tours cappadocia ve allah bilgileri
evet arkadasalr sizlere en güzel bilgileri yazan tours cappadocia diyorki fcğer o kimse senin vasfeıligin gibi öfkeli idiyse hayır. Çunku o kimse o halinde sövmeyi gizlemiş olmaz.Ebti İshak el-Berkî, Eshafi h.el-Ferec, o kimse öldürülmez, çünkü o insanlara sövdü diyorlar. Bu soz 5i//j/m//7’uii sözüne benziyor. Çünkü Suhnun, Peygamber faleyhisselânOs söven kimseyi, öl'keli olmasıyla mazur görmez. Lâkin, o kimsenin sözü iki hususa ihtimali olduğu ve Peygamber (sullallalut aleyhi ve sellenDc veya meleklere sövdüğüne delâlet edecek bir karine de bulunmadığı vc sozunun buna hamledilmesini icap ettirecek geçen bir sözü de bulunmadığı ve bilâkis, kastının peygamber ve meleklerin gayrı olduğuna delâlet edecek karinenin bulunduğu için ki, o da muhatabının kendisine (Peygambere salât gelir demesidir). Bunlardan dolayı o kimsenin sözü ve sövmesi, o anda peygambere salat-ü selâm getirene olur. Öfkelenmesi anında başka bir husus bulunduğu için. Bu, Sıılwıın\\n sözünün mânâsıdır. Bu da arkadaşlarının (El-Berkî ve Esbağ) delillerine muvafıktır.
Kadı, Haris b.Miskin vc başkası, bu gibi söz söyleyen kimsenin öldürülmesi görüşünde idiler.
Ebıı'l-Hasan el-Kâbisî, ölel sahiplerinin hepsi, iki boynuzludur (pezevenk. dcyyu.slur) Allah tarafından gönderilen peygamber olsa bile; diyen kimse hakkında kesin bir şey demiyor. O’nun bağlanmasını ve sözlerinin tümUnden, delil alınıncaya vc maksadına delâlet edecek husus buluncaya kadar cziyyel edilmesi gerektiğini söyler. Otel sahiplerinden bugünkülerini mi kasdetti ki, onların arasında Allah tarafından gönderilen peygamberin bulunmadığı malûmdur. Böyle olursa cezası hafif olur. (Sözünün, I’cygamberimiz (aleyhisselâm)ĞAn .sonra bir peygamberin gelmesine de hamlolumır, O zaman cezası daha ağır olur).
Kâbisî diyor ki: Fakat onun sözü zahiri hüküm ifade eder. O vakit ilk zamanlarda bulunan ve onlardan sonra gelenler için söylemiş olur. İlk zamanlarda gcçetı peygamberlerden ticaret yapanlar vardır. (Bu söz pek muteber değildir. Çünkü peygamberlerden her ne kadar ticaret yapanlar vardı ise de. içlerinde otelcilik yapan yoktur). MüslUmanın kanı ancak açık seçik belli olan bir işlen dolayı akıtılır. Kendisinde birçok ihtimaller bulunan hususları iyi tetkik etmek, uzun uzun düşünmek gerekir
lara lanet etsin, Allah İsrail oğullarına lanet etsin, Allah âdem oğluı lanet etsin derse ve ben bu sözlerimden peygamberi değil, ancak inşa lardan zâlimleri kastettim derse, hâkimin içtihadı kadar, tazircczasii terbiye edilir. Yine Allah içkiyi haram kılana lanet etsin diyen ve kim haram kıldığını bilmiyorum diyen hakkında böylece fetva verdi. Vey ne (şehirli, köylüden salın almaz.) hadîsine ve bu nehyi yapana lanı eden kimse, hadîs-i şerifleri bilmemesinden mazur görülür, ona acı vı rccek şekilde ceza verilip terbiye edilir. Çünkü o kimse zahir hali ilcA lah’a ve Resulüne sövmeyi kastetmemiştir. O ancak insanlardan on haram kılana lanet etmiştir. Bu Suhnun ve arkadaşlarının geçen mesel hakkında verdikleri fetvaya göredir.
İnsanların sefilleri arasında ceryan eden, birbirlerine; “Ey bin keredo muzun oğlu”, “Ey yuz kere köpeğin oğlu’’ ve benzeri gibi çirkin vedû şük olan .sözleri söylemek bunun gibidir. Hiç şüphe yok ki babalarıv dedelerinden ibaret olan bu gibi sayılara, peygamberlerden birgrupd; dahil olur. Belki, bu sayılardan bir kısmı ancak Âdem (aleylmselomU, kesilir. Öyle ise bu gibi sözlerden menetmek, böyle .söz söyleyen kimse nin bilmediği hususu açıklamak ve bunun için şiddetli ceza verilerek ter biye edilmesi gerekir. Eğer böyle söyleyen kimsenin, sövdüğü, şahsır babaları arasında bulunan, peygamberlerden birini kastettiği bilinirse o zaman öldürülür. Bu gibi sözlerde şiddetli muamele yapılır.
Bir adam; Haşim oğullarından bir şahsa, Allah Haşini oğullarına la net etsin deyip, bu sözünden, Haşim oğullarından zalim olanlarını kastettim derse veya Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) zürriyetinden bir adama, peygamberin neslinden bildiği halde, onun babalarına veşa nesline çocuğuna çirkin bir söz söyleyip, her iki meselede de babalann-dan bazısını tahsis edip. Peygamber (aleyhisselâm)ü sövdüğü kimselerin dışında bulunduğuna dclfılcl cclccck karine do bulunmazsa, (bu sözlerinden neyi kasdettiğini anlamak için, sözü söyleyene tazyik edilir. Şayet içinde Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)\ kasdettiğini belirtecek bir delil bulunursa öldürülür).
Ebu Musa diyor ki: İbn Şaş’m, “Kim bir adama, Allah sana Adem (aleyhisselâm)a kadar lanet etsin der ve böyle söylediği gerçektenc hakkında sabit olursa, o kimse öldürülür’’ dediğini işittim.
Kaadı lyaz da şöyle der: Hocalarımız şu mesele hakkında ihtilaf etmişlerdir: Biri, birinin aleyhine bir husus hakkında tanıklık eder, Sonra tanıklık eden, diğerine tanıklığım hakkında beni itham mı ediyorsun der? Bunun üzerine aleyhinde tanıklık yapılan kimse ona, sen değil, peygam-ı berler bile itham edilmişlerdir der. Hocamız, Ebu Ishak b.Cafer,sözıin] zahirinin kötü ve çirkinliğinden dolayı o adamın
Kadı Eht Muhammed h. Ma tıstır \si:, nc/tlindc bu sö^ıı söyleyenin, kâfirlerden peygamberleri yalancılıkla ilhanı edenleri haber verdiği ihli-mali olabileceğinden öldürülmesi u,ın fetva vermeklen çekinirdi. Kttrlıtha kadısı. Ehil AhduUah h.el-Huccac da böyle fetva vermiyiir Kadı Ehu Muhammed ise. o kimseyi gu/elce bağlayıp hapishaneye atlı. U/un bir iTuıddeı hapsettikten sonra, kendi aleyhine yapılan tanıklığın yalan olduğuna dair yemin etmesini ondan talep elli, (,'unku aleyhinde tanıklık yapanlardan ba/ısınm âdil olmadığı hakkında ba/ı hususlar mu;>ahede etli. Yemin ettikten sonra adamı serbest bıraktı.
Ben müşahede ettim ki, hocamı/ kadı Ehu Abdullah h.lsa, kadı olduğu günlerde kendisine bir adam gelırildi Bu adam, Muhammed isminde birinin şeref ve haysiyetine leke getirecek şekilde konuştuktan sonra gidip yatan bir köpeğe şöyle ayağı ile vurur ve ey Muhammed! Kalk, der. Muhammed ismindeki şahıs bunu, kendisini kastederek yaptığım ve o SÖ7.U söylediğini iddia ederek şikâyetçi olur. İnsanlardan bir grup o adamın aleyhinde tanıklık eder. Bunun üzerine kadı O’nun hapsedilmesi hakkında karar verir. Sonra dininde şüpheli olup olmadığım bilen biri onunla arkadaşlık yapıp şüpheli olup olmadığı hususunda durumunu iyice araştırır. İtikadında bozukluk olduğuna dair kuvvetli bir delil bulamadığı için, onu dövme cezasiyle cezalandırdıktan sonra cezaevinden çıkarır.
Konuşan, sözü ile Peygamber (aleyhissetâm)i\ bir noksanlık kasdetmez Peygamber (aleyhisselâm)d ayıp olanı isnad etmez, O’na sövmez. Fakat, Peygamber (aleyhisselûm)\n sıfatlarından bir kısmım zikretmek suretiyle O’na noksanlık isnad etmeye meyleder. Veyahut (aleyhissala-tü vesselâmja dünyada caiz olan hallerinden bir kısmım ele alarak darb-ı mesel yolu ile kendisine veya başkasına delil olmak için istişhad eder. Veya bu işleri, Peygamber (aleyhisselâm)m sözü ve işine benzetmek suretiyle yapar. Veya kendisine isabet eden büyük bir noksanlık veya kendisine gelen büyük bir hakaret atımda söylüyor. Fakat kendisine uyulması, kendisiyle doğru yolun bulunması yönünde değil. Bilâkis kendisinin veya soy-sopundan başkasının yükselmesi veyahut benzetmek için vc Peygamber (aleyhisselâm)a hürmet ve tazim etmemek yönünden söylemiştir. Veyahut sözüyle ciddiyet kusdetmeyip, düşük olan sözleri kas-deımiş olarak söylemiştir. Mesela, birinin; hakkımda kötü söz söyleniyorsa, peygamberin hakkında da söylenmiştir, eğer ben .sözlerimde yalanlanıyorsam, peygamberler de yalanlanmışlardır. Eğer ben günah i^lcdimsc, peygamberler de işlediler. (Bunda, peygamberler günah işlc-
mcklcn korıınnui!> oldııkhtn iı,iıı. cok bııyıık hit tcidikc vardır). Veya-İnil, ben insanlann dilintlcn kuriıılıııum. l akat^ insanların dilinden Allah’ın nebi ve resıılleri kurtulanla/ veya ben ulfıl-a/m olan pqgam-berler s
“—Ben Allah’ın yetişiirdiği ümmet içinde, Scnuıd kavminin içinde Salih gibi garibim’’ sözü ve buna benzer, (medhederken) sözlcrincöncm vermeyen ve sözlerinden toleranslı bulunanların şiirlerindeki sözlerip. bi. Me.selâ Maarri'nin şu şiiri böyledır;
Sen, kendisine Şuayb’m (aloyhisselâm) kı/ı gelen Musa idin;
Ne var ki. sizde l'akir yoktur.
(Bu sö/.u ile medhetliği kimseyi, peygamber olan M//so'ya vepeyganr her kızı olan zevcesine benzetiyor, hakat onların derecelerinin yulsel liğini bilmiyor.) Beytin son kısmı daha çirkindir. Peygamber(iü/ZoMa aleyhi vesellem)\n halini tahkire, ayıplamaya, başkasının durumunuoır dan üstün görmeye ve tutmaya giriyor.
Ebu’l-Âlâ, El-Maarri’nin aşağıdaki sözleri, yine Peygamber halltm-da tahkir babına girer.
Eğer Muhammed’den sonra valıiy kesilmemiş olsaydı;
Muhammed babasından bedeldir, derdik.
O, raziletie babası gibidir; ancak O’na Cebrail, peygamberlik göreviyle gelmemiştir.
İkinci beytin başlangıcı, söz nevinden çok çirkindir. Çunku peygamberden başkasını (Muhammed h.er-Reşid el-Abhasi)y\ faziletle peygambere benzetmiştir. Beytin sonu ise, iki yöne muhtemeldir: Bu fazileti medhetliği kimseden noksanlaştırdı. Bu. ihtimalin birincisidir. İkinci ihtimal ise, medh ettiği kim.scyi kendisine Cebrail’in gelmesinden müstağni kıldı. Bu, küfür bakımından birinci ihtimalden daha şiddetlidir. Bunun gibi olan başka bir şairin .sözü de şöyledir;
O’nun bayrakları yükseldiği zaman, Cebrail’in kanatlanarasındaal-kışlar.
Bu asrın halkından (Musannifin zamanı) başka birinin sozu de şöyle: Ebediyyetten kaçıp bize sığındı; Allah, Cennet bekçisinin kalbinesa-bir verdi.
Daha buna bcı\/.cr sö/lcr. Bi/ bunları rivaycl clıncyi ayur görnıcıni/lc birlikte, bunlara bcn/cycnicr bilinsin tlivc örnekleri yogalllık. Aynı zamanda insanların çoğu bu dar yola girmek hakkında kolaylık gösteriyorlar. Bu ağır yiıkü yüklenmeyi halıl gorııyorlar Bunda buİunan günah ağırlığından ise az bir bilgileri vardır Hakkında bilgilen bulunmayan hususta konuşmayı kolay samyorlaı; halbuki o, Allah kalında eok büyüktür. Bilhassa şairler. Bunlardan ayık konuşmak, dil uzatmak bakımından en şiddetlisi. Ibn Hani’ el-rnduliısi \e libu (bir rivayette Ibn) Süleyman cl-Maarri’dir. Hatta bunların sözlerinden yoğu istihlal, (dinle) ve peygambere noksanlık izafe etmek, sarahaten Allah’a küfretmek haddına varmıştır. Biz bunlara cevap verdik. Bizim şimdi maksadımız misallerini zikrettiğimiz bu bolum hakkında konuşmaktır.
Çiınku, bu örneklerin hepsi, her ne kadar sarahaten, sövmeyi tazam-mun etmiyorsa ve meleklere, peygamberlere noksanlık izafe etmiyorsa da, —Maarri’nin iki beytini kasdcimiyorum— bu sözleri söyleyen peygamberi tahkir etmeyi kasdetiniyor ve ona noksanlık izafe etmiyorsa da (Maarri gibi) bu sözleri söyleyen, peygamberlik ve peygambere hürmet etmiyor. Peygamberlik vazilesini büyütmüyor, peygamberlik vasfına hürmet etmiyor, peygamberlere verilen derecelen yüksek goruyor. Hatta vezirlerden birini, kendisine verdiği dünyalıktan dolayı, veyahut kendisinden gelecek bir kötülüğü önlemek için peygambere benzetiyor; veya bülunduğu meclisi şenlendirmek için, darb-ı meselde bülunııyor. Veyahut da, sözünü güzelleştirmek için, vasfı yuksellmek bakımından Allah’ın derecesini yükselttiği, kadrini ve şerefini yücelttiği, herkese O’na hürmet ve itaat etmesini emrettiği, O’na yüksek sesle seslenmeyi, yanında yüksek .sesle konuşmayı yasakladığı kimseye benzetiyor.
Böyle olan kimse yaptığıyla, her ne kadar ölümden kurtulmuş ise de, onu toplumun ortasında rezil etmek suretiyle terbiye etmek, cezaevine atmak ve tazir cezası olarak dövmektir. Bu da, söylediği sözün kötülüğüne göre, ağzından çıkan lafın çirkinliğine, bu gibisine alışkanlığının azlığı ve çokluğuna, sözünden dııydüğıı pişmanlığa göre ölür.
Geçmişte, bu gibi sözlerle dalkavukluk yapanları kimse kabul etmemiştir. Harun Reşid, Ebıı Nüvvas’ın şu şiirini reddetmiştir;
Bğeı |•iravn’ım sihri sizde kalmış olsaydı; şüphesiz Musa’nın asası kerim ölanm avucundadır.
Bu sözünü, Ebu Nüvvas’tan kabul etmeyerek, öna dedi ki:
“İki Ahnıcd birbirine benzemekte çatıştılar. Tıpkı (deriden) kesilen iki kayış gibi, yaradılış ve ahlâkta birbirine benzediler”
Yine bilginler, Ebu Nıivva.s'ın şu sdzıınu reddedip kabul etmediler:
Nasıl olur da, ResûlullahTn (sullallahtı aleyhi vcsellcııı) kendi soyun dan olan kimsenin isteğinden seni daha yakın kılmaz.
Çünkü, Peygamber (aleyh isselâmjm hakkı, O’na lııırmei etmenin icap ettirdiği ve makamının inceliğinin hakkı, kendisinin başkasına değil, bay-kasının kendisine izale edilmesidir. Hu gibilerin luikımı ise, Icıvalan-mızda tafsilat verdiğimiz hususların hükmü gibidir. Mezhebimizin iıtıamı, ^falik b. Enes’Uy ve ashabının fetvaları bıı yol u/re varit olmuylur.
Ne\'achr'(\e bir adam hakkında fhn Eha Meryem'den şöyle rivayet edilmiştir:
“Bir adam birisini fakirlikle ayıplayınca ona şöyle der:
“—Beni fakirlikle mi ayıplıyorsun? Peygamber (aleyhisselûm)\!.o)m gütmüştür”.
Bunun üzerine Malik, Peygamber (aleyhisselâm}\ yereni gayride zil-rederek, ona tarizde bulundu ve ona güzel bir terbiye verilmesini lavsi-ye ederim; günahkârların kendilerine ceza verildiği zaman, bizdenönet geçen peygamberler dahi hata yapmışlardır demeleri doğru değildir
Ömer b.Ahdülaziz (rachyuUahu anh) bir adama:
—Bize birkâtip bul. Fakat babası Arap olmasın. Kâtip ona şöyiecc-vap verir:
—Peygamber (aleyhisselâm)\n babası Arap idi. Bunun üzerine aziz şu mukabelede bulunur:
—Sen bana bunu örnek gösterdin. Seni vazifenden azlettim. Artık bana ebediyyen kâtiblik yapamazsın.
Suhnım, taaccüp halinde Peygamber (aleyhisselam)a salat li selâm getirilmesinin mekruh olduğunu söyler. Sevap almak için Allalıü Teâlâ-nın emrettiği gibi O’na hürmeten getirmek müstesna.
El-Köbisî, çirkin olan birine: O, öfkeli Nekir'in (kabirde soru soran iki melekten biri) yüzü gibidir; asık yüzlü olan kimse için de, öfkeli olan Cehennem bekçisinin yüzü gibidir, diyen kimse hakkında sorulduğunda şu cevabı verdi:
— Bu sözü ile ne kasdetmiştir? Nekir kahirde sual soran iki melekten biridir. Onlar Mıinkcr, Nekir isminde iki melektir. Murad ettiği nedir' O adamı gördüğü zaman, onun yüzünün haybetinden içine düşen kor kuyu mu? Yoksa, ona baktığında yaradılışındaki çirkinlikten dolayı ha karcı ve ayıplamayı mı kasdelti? Eğer İkincisini kasdetmiş ise şiddet ceza ile cezalandırılır. Çunku bu söz, tahkir ve aşağılamak yerinegcötr Bu söz için çetin ve şiddetli eczaya çarptırılır. Bu sözde meleğe açık ayı ga sövmek yoktur. Ancak, sövme muhataba vakidir. (Bunu söyleyen
ise), terbiyesizliğinden ötürd, cezaya müstahak olur. Dövmekle, habset-: mckIc terbiyede ise .sefihler iein ibret vardır.
El-Kâbisî diyor ki: CehcnneiMİn bekçisi olan Malik'\ anan kimse ise, başkasının yüzünün aşıklığı halini gördıığundc O’nun kölu yaradılışını zikretmesinden O’na eziyet elmiş olur. Ancak asık ytı/lıı olan kimsenin eziyet vermeye kudreti olmasından, O’nun asık suratlılığından korkulur ve böylecc O’nu zem yolu ile \ c kölu huyunu açıklamak, zulmctme-dc, daima Rabbisinc itaat eden Cehennem bekçisine benzetmek için şöyle der: Sanki o, Allah için. Cehennem bekçisi olan meleğin ölkelendiği gibi öfkelenir. Böyle söylemesinin cezası, daha önce söylendiğinin cezasından daha hafiftir. Bununla beraber, bunun gibi bir benzetmekle tarizde bulunması kendisine yaraşmaz.
Eğer asık yüzlü olanı, asık yuzlıilüğu ile över, ona cehennem bekçisinin sıfatı ile delil getirirse, bu sozu daha çok kölu olduğu için, söyleyenin şiddetle cezalandırılması gerekir. Bunda Cehennem bekçisini zemmetme yoktur. Eğer O'nun /emmini kusicdersc. o zaman mutlaka oldurulur.
İyiliği ile bilinen bir genç, adamın birine bir şey soyluyor. Bunun üzerine adam ona, sus, sen bir ummisin (okur yazar değilsin), diyor. Genç de adama cevap olarak şöyle diyor: Peygamber (sallallahıı aleyhi ve sel-km) de ummi idi. İnsanların çoğu gencin bu sözünü çirkin gördüler, zem eltiler, gencin kâfir olduğunu söylediler. Genç söylediği sözden kendisine. dinine zarar geleceğinden korktu \c pişman olup tevbe ettiğini açıkladı.
Ebu'l-Hasan et-Kâbisî, bu genç hakkında görüşünü şöyle açıklıyor: “Ona küfür isnad etmek hatadır. Pakat o da Peygamber (aleyhisselâm)\n sıfatı ile delil getirmesinde hata etmiştir. Peygamber (aleyhisselûm)\n um-IQİ olması kendisi için bir mucizedir. Bu gencin ummi olması ise kendisi için bir nok.sanhk ve cehalettir. Peygamber (sallallahıı aleyhi veselleın)'\n üıfaıı ile delil getirmesi de onun cahilliğindendir. Lâkin, istiğfar ve tev-kedip, hata ettiğini itiraf ederek Allah’a sığındığı zaman ona ceza verilmez. Çünkü O’nun bu sözü, kendisinin idam edilmesini icap ettirecek sezaya götürmez. Terbiye edilmesi için verilecek ceza ise, pişmanlığım içıklamakla boyun eğmesi kendisine o cezanın verilmemesini icap ettiriyor.
Vmc bir mesele vardır ki, l'ndülus kadılarından bazısı mesele hak-(ıııda hocamız kadı tbıı Muhammed b.MansurW\.\u felsa islediler. (Mc-dc şu);
Adamın biri, bir adama noksanlık isnad elti. Bunun üzerine adam Wiaşöyle dedi: Sen bu sözıiıılc ancak bana noksanlık isnad etmek isti-Orsun. Ancak (bil ki) ben bit beşerim. Bülim beşere, hatta Peygambere iallallahu aleyhi ve sellenı) bile noksanlık gelebilir.
No hay comentarios:
Publicar un comentario