tours cappadocia ve insan ile din bilgisi

tours cappadocia ve insan ile din bilgisi

 sizlere en güzel yazıları yazan tours cappadocia diyorki Hazret-i Alı ve hazret-i Mu’âviye ve yanlannda bulunan Es-lâbdan hiçbiri birbirini incitmek düşüncesinde değildi. Deve I d asında da, Sıffîn vak’asında da, birbirleriyle anlaşmak için ve mi^limânlar arasında huzuru ve râhatı sağlamak için karşılaşmış-. İJrdı. Her iki tarafda bulunanlar da, böyle düşündüklerini söyle-I mişdi. Ehl-i sünnet âlimlerinin kelâm ve târîh kitâblan mevdân-to.Hurûfflerin düzme hikâyeleri ve türedi din adamlannm ki-tiblannm ve mecmu’alarmın hiç kıymetleri yokdur. Târihlere dikkat edilirse, bu muhârebelerde Eshâb-ı kirâm birbirini hiç öl-diirmemişdir. Birbirlerinin ölmelerine hep acımışlar ve ağlamışadır.
I (Kısas-ı Enbiyâ)da, yüzyetmişinci sahîfede diyor ki: Hazret-i Hâsenin, zevcesi Ca’de tarafından zehriendiği meşhûrdur. Haz-fet-i Hasen “radıyallahü teâlâ anh” çok evleniyor ve zevcelerini iKişuyordu. Hattâ pederi, Küfede iken, (Hasene kızlannızı vermeyiniz! Zîrâ boşar) dedi. Dinleyiciler, (Biz Ona istediği kızı ve-firiz. İster birlikde yaşasın, isterse boşasın) dediler. Hazrel-i Hasen çok güzeldi. Resûlullaha benziyordu. Aldığı kız. Ona âşık olurdu. Ca’de de, her ne sebebden ise. Ona kırılarak canına kıy-ttUşdır

••’ât-ı kârnât) kitâbmda diyor ki: H^ret-i Mu'âviye keu-lîa hazret-i Kaseni halîfe yapmağa karar veri. Bu ka-u a, UCUZ. babasından sonra, halife olmağı
(Bunu Hasene yidirip öldürürsen, seni nikâhlayıp tened kadar zînete ve mala gark edeceğim) dedi. Kadın’, bu nıp, birkaç kerre zehr yidirdi. Fekat, şifâ buldu.
rine, içdiklerine dikkat ederdi. Ca’de, bir gece gizlice gideleU dağı içine elmas tozu koydu. Hazret-i Hasen, gece bunu ke ! mi’desi parçalanmağa başladı. Vefât ederken, Hazret-i Hüseyn J ! min zehriediğini söyletmeğe uğraşdı. (Bilirsen kısâs yapar mısU dedi. (Elbet, onu öldürürüm) deyince, (Ona kazandığı cezayetişirj buyurdu. Zevcesinin yapdığını söylemedi. Kırk gün sonra vefât et. di. Bakf kabristânmda, vâlidesi hazret-i Fâtımanın “radıyallahü teâlâ anhâ” yanma defn olundu. Yezidin yapdığı cinâyeti babasına yüklemek, ondan dahâ aşağı bir cinâyet değildir. Çünki, buiftiıâ, Nûh aleyhisselâmm oğlu olan Ken’anm küfrünü, babası yüce Pey. gambere yüklemeğe benzemekdedir.
36 _ (Mu’âviye, babası Ebû Süfyândan veled-i zina olarak doğan, son derece zâlim, hâin ve kâtil olan Ziyâd bin Ebîb intak-sad-ı hâinâne ve câniyâne-i hâliye ve müstakbeîesine himetiçin nesebine ilhak etmiş. Bu hâinin oğlu olan, şakîlerin şakisi Ubey-dullahı, kendi hayâtında vâlî yapıp, vefâtından sonra Kerbelâfâ-cia-i müdhişesini tatbik ve icrâya, bile bile ve hesâbhya besâbhya hâzır ve müheyyâ kılmışdır. Bu hileler ve hud’alar nasıl ictihM hatâsı olur?) diyor. Bu yazılan, Kısas-ı Enbiyâdan aldığını da bildiriyor.
(Kı$as-ı Enbiyâ)da, hazret-i Mu’âviyeye karşı saygı ve edeb dışı kelimeler, hattâ yorumlar yer almış bulunmakdadır. Fekat, yu-kanda yazılı küstahça kelimeler, Cevdet Pâşanın “rahmetullahi teâlâ aleyh” îmânlı kaleminden geçememiş, kitâbmın sahîfelerini kirletmemişdir. Bakınız, (Kısas-ı Enbiyâ) bu olaylan nasıl bir ka lemle ifâde etmekdedir;
(Fâris ehâlîsi, hazret-i Alîye karşı ısyân etdi. Uşr ve haraç ver mek istemediler. Emîrleri olan (Sehl)i şehrinden çıkardılar. Hic retin otuzdokuzuncu senesinde, hazret-i Alî, Basrada beytülmâ me’mûru olan Ziyâd bin Ebîhi, Fâris ve Kermân vilâyetlerine vâ lî ta’yîn etdi. Basra emîri olan Abdüllah bin Abbâs, Ziyâda aske vererek Fârise gönderdi. tours cappadocia Ziyâd bin Ebîh, çok kurnaz, iyi idârec uzağı görüşü kuvvetli idi. Emrindeki askere lüzûm kalmadan gü zel idâresi ile işini gördü. Az vakt içinde, Fâris ve Kermân vilâyet lerini düzene sokdu. Âsîleri yola getirdi. Basra emîri Abdüllal bin Abbâs hakkında hazret-i Alîye şikâyetler geldi. Hazret-i Al Abdüllahdan cizye mallarının hesâb defterlerini is' Abdüllal ibni Abbâs buna gücendi. (Sen işine başkasını gön ^^^âl
. vilâvetinden ayrıldı. Hazret-i Alî şehîd olunca, Zi-^Syeye bfat etmedi. Ziyâd, zekîlerin başı, halMerin en ^ lonuşam idi. Evvelce
Basra vâlîsi olan (Ebû-Mûsel-
C“kâtîbi îdi! Hazret-i Ömer, zemânında, buna vazifeler Hazret-i Alî, deve vak’asından sonra, Onu, Basrada iiidîri ve sonra Fâris emîri yapdı. O da, iyi bir idâreci oldu-JdaD, o vilâyeti pek güzel inzibat altına aldı. Hazret-i Mu’âvi-^Oflunbubaşanlanm görünce, kendi özkardeşi olduğunu i’lân I Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh”, Ziyâda mektûb yazıp, bu vilâyete ta’yîn etdim. Sen bu işe ehlsin! Ammâ, Ebû Süf-djiD ağzından çıkan bir söz ile, sen Onun nesebine ve mîrâsma jjiiışâmazsın. Mu’âviye, kurnazca, kişinin önünden, arkasından, j^dan, solundan gelir. Ondan kendini koru) demişdi. İslâmiy-litıien evvel, Arabistânda dürlü dürlü nikâhlar vardı. îslâmiyyet jdlanyasak etdi. Ziyâd, o zemânın âdetlerine göre yapılan nikâh ii dünyâya gelmişdi.
Kırkbeş senesinde, hazret-i Mu’âviye, Ziyâdı Basra, Horasan lîSicistan vâüsi yapdı. O sene Basrada fısk ve fücûr yayümışdı. p ımnbere çıkdı. Gâyet fasih ve belîğ hutbe okudu. Halkı îsk ve fücûr dan, kötülüklerden men’ etdi. Ağır cezâlarla korkut-k Yatsı nemâzım çok uzun okuyarak kıldırır, sonra evlerine şöoderir, gece sokağa çıkmayı yasak ederdi. Bu sıkı yönetim ile Sasrayı düzene sokdu. Böylece, hcizret-i Mu’âviyenin hükûmeti-ııikuvvetlendirdi. O kadar disiplin kurdu ki, bir kimsenin sokak-kbirşeyi düşse, çok zemân sonra gelip onu orada bulurdu. Kim-kapısını kilitlemezdi. Onbin kişilik polis teşkilâtı kurdu. Şehr târicinde ve yollarda da, emniyyet ve âsâyişi te’mîn eyledi. Haz-'ît-i Ömer zemânında olduğu gibi, herkes emniyyet içinde idi. ^bâb-ı kirâmm büyüklerinden (Enes bin Mâlik) ve nicelerine 'îzîfeler verdi. Onlardan istifâde etdi. O sırada, Hâricîler, ya’nî l^azret-i Alînin düşmanları başkaldırdılar. Ziyâd bunlara emân ı'f zemân vermeyip, reislerini ve çoklarını öldürdü. İsmleri unu-'üldu. Hazret-i Mu’âviye, kırkdokuz senesinde îstanbula bir or-l<lü gönderdi. Oğlu Yezidin de gitmesini emr etdi. Yezîd, nâz ve P'ınençinde büyümüş olduğundan geri k^dı.
tours cappadocia sizşlere sundu..