tours cappadocia ve insan ile din bilgisi11

tours cappadocia ve insan ile din bilgisi11

 evet arkadaslar sizlere bugün herzaaman oladugu gibi tours cappadocia diyokri bin Alî “radıyallahü anhümâ” hafîf bir zâtdır. Kûfe-. senin karşına çıkarabilirler. Ona gâlib geldiğin zemân, le iyi karşıla! Onun bize yakınlığı ve büyük hakkı vardır ve 'tahin torunudur) dedi. Hastalığı artınca, (Resûlullah “sal-1 aleyhi ve sellem” hazretleri bana bir gömlek giydirmişdi. O l)âıek gömlegi bugüne kadar sakladım. Birgün kesdiği tımakla-bir şişe içine koyup saklamışdım. Öldüğüm zemân o gömleği ^5 giydiriniz! O tırnakları da, gözlerime ve ağzıma koyunuz. j(Da Onların hürmetine, cenâb-ı Hak beni afv buyurur) dedi. ioDia, (Ben öldükden sonra, cömerdlik ve ihsân da kalmaz. Çok jjuselerin gelirleri kesilir. îstiyenler eli boş döner) dedi. Son ola-ıji, (Keşki Zî-tuvâ denilen köyde bir KureyşIi olsaydım da, emîr-Ihâkimlik ile uğraşmasaydım) diyerek bundan üzüldüğünü açık-lııiı Receb ayında vefat etdi. Kabr-i şerifi Şâmdadır “radıyallahü

41 — (Bu umûru, olduğu gibi bilmek, ders-i ibret almak; aym mânda (Esbabımı kötülemeyiniz) hadîs-i şerifi mûcibince hare-KfeyJemck, her müsbmân için eşlem ve ahkem bir yoldur. Yukar-bazları ile gösterilen vakâyı’-ı hâinine ve câniyânenin hakî-^ictibâdla kâbil-i te'lif olamıyacağı aşikârdır. Bu ve emsâli efâl ve kekâtın, mûcib-i ukûbât-ı şedîde-i ilâhiyye olacağma şek yokdur. wf-i sohbet-i Peygamberîye nâiliyyetin, muâheze-i ilâhiyyeye ^^üi’olacağı düşünülemez) diyor.
5u hezeyanlara bakınız! Bir yanda, (Eshâbınu söğmeyiniz!) ha-şerifini yazıyor. Öle yanda da, Eshâb-ı kirâmın büyüklerine, ^lasığmıyan kötülükleri yüklüyor. Ağza almmıyacak küfrleri sa-'^luyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Hazret-i Mu’âviye ^hi, Resûlullahm en yakınlarından ve pek sevdiklerinden olan İslâm mücâhidinin, yukarıda saydığımız iyilikleri ve üstünlükleri karşısında, apışıp kalıyor. Oğlunun hıyânetlerini, cinâyetleri-'‘1.0 Yüce sahâbîye mal etmeğe kalkışıyor. Kendinin bildirdiği ^adîs-i serîfi de, hiçe sayıyor. Hazret-i Alî, Sıffîn muhârebesinde, (Kardeşlerimiz bize isyan etdi) buyuruyor. Muhârebenin kıpdı-hh\r ^^mânda. karşı taraf saüannı yararak, arslan gibi, elinde kı-
'A-.rtvenin çadırına girip, konuşduklanm, Kısas-ı
ck, hu yüce sahâbıye saldırmak, bir müslimânın
jsiltllı-. lîu davranışın altında başka kötü ni]^etleri^?ui2u^^
laşılmakdadır. Yezidin, Ibni Ziyâdın ve Sa’d ibni EbîValSVa''
oğlu Omerin cinâyetlerini, acıklı acıklı anlatıp, gönülle^
dağladıkdan sonra, vur abalıya diyerek bir yüce sahâbîye saldı! inak, ölmüş gitmiş, bunlarla hiç ilgisi olmıyan bir ma’sûmu lekele mck, ancak ve ancak gizli bir plânın uygulanmasından başka n olabilir? Öyle bir plân ki, aklı gideriyor, gözleri döndürüyor da Re sülullahın hadfs-i şerffini göremiyor. Yanlış anlaşılmasın! Biz, haz ret-i Mu’âviyenin hiç kusûrsuz. Peygamberler gibi ma’sum olduğu nu söylemiyoruz. Evet, her sahâbînin ve hazret-i Alînin de kusûr-lan, hatâları olduğu gibi, hazret-i Mu’âviyenin de kusûrlan yok, denilemez. Fekat, Allahü teâlâ, (Eshâb-ı kiramdan, amel-i sâlihiş-liyenlerin, Allah yolunda kâfirlerle cihâd edenlerin, geçmiş ve gelecek bütün kusûrlannuı afv edildiğini ve o seçilmiş, sevilmişlerin kâfir olmıyacaklannı, Cennete gideceklerini) bildirmekdedir. Bu gözü dönmüşler, âyet-i kerîmelere de karşı geliyor. Sohbet-i Peygamberi Onu kurtaramaz, diyorlar. Sohbet-i Peygamberîye kavuşanlar için, Allahü teâlânın gönderdiği âyet-i kerûnelerden ba’zıla-nnda meâlen;
(Allahü teâlâ Onlardan râzıdır. Onlar da, AUahü teâlâdan razı-(brlar).
(Onlara Cennetleri hâzırladım. Onlar Cennetlerde sonsuz olarak kalacaklardır).
(Benim yolumda sıkmtı çekenlerin ve kâfirlerle cihâd edip ölenlerin ve öldürülenlerin günâhlan afv olunacakdır. Elbette Cennetlere sokulacaklardır) buyurulmuşdur. Onaltmcı madde sonundaki hadîs-i şerîfde, sohbet-i Peygamberinin, hazret-i Mu’âviyeyi muâheze-i ilâhiyyeden kurtaracağı müjdelenmekde-dir.
Bu âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere birşey diyemedikleri için, hazret-i Mu’âviyenin “radıyallahü teâlâ anh” bu müjdelerin dışında kaldığını söylüyorlar. O hazret-i Alîye eziyyet etdiği için, kâfir oldu, diyorlar. Çünki, (Alîye eziyyet eden, bana eziyyet etmiş olur) ve (Onu kızdıran, beni kızdırmış olur) hadîs-i şerifleri meydândadır, diyorlar. (Tuhfe) kitâbı, bu sözleri şöyle çürütmek-dedir:
Deve ve Sıffîn vak’aları, aslâ hazret-i Alîye düşmanlık ile ol-madr Onu incitmeği aslâ düşünmediler. Bu muhârebelerin hakîkî sebebleri, kelâm kitâblarında ve İslâm târihlerinde doğru olarak yazılıdır.
kâfir olmaz) dedi. Çünki, hazret-i Alînin torunları da prjnkâr eldiler. Bir oğlu olan Muhammed bin Hanefiyye, oğlu olan Zeynerâbidînin imamlığını red eyledi.
I gönderdiği ganimetlerden Ona birşey vermedi. Imâmlı-
,j^ eden Zeyd-i şehîd, Muhammed Bakır hazretlerinin
kabûl etmedi. Şehîd olunca, çocuklan Yahyâ ile Müte JS^imâm-ı Ca’fer Sâdıkın çocuklan ile geçinemediler. Sey-hazretlerinin amcası olan bu Yahyâ, yüzyirmibeşde Velîdin askerleri ile harb ederken şehîd edildi. İmâm-ı Iferhazretlerinin çocukları da, kendi aralannda imâmhk için çe-^ er. Abdüllah Eftah ile İshak bin Ca’fer arasmda üzücü olay-Lidu. İmâm-ı Hasenin oğullan arasında olan imâmet da’vâlan-Ijidayazarsak, ayrı bir kitâb hâsıl olur. (Nefis-i Zekiyye) adı ile anı-L Muhammed Mehdi bin Abdüllah bin Hasen Müsennâ, yüz-ijiftbeş senesinde Medînede imâmetini i’lân etdi. Başka imâmlan Jıiireyledi. Mensûnın askeri ile harbde şehîd oldu.tours cappadocia İmâmhğı inkâr pek, Peygamberliği inkâr etmek gibi küfr olsaydı, bu imâmJara da |üf demek lâzım olurdu. Hazret-i Alînin torunlan, birbirlerinin hmhğını inkâr edince, kâfir olmuyor. Başkalan inkâr edince, kâfi! ok, diyemediler. Fekat inkâr etmek, muhârebeye sebeb olur. İMirebe inkârm neticesidir. Çünki, imâm-ı meşrû’, haklarmı kuJ-jkınca, inkâr edenler, bunu beğenmez. Harbe sebeb olur. Buna jCTâh veremediler. İnkâr edilen kimse ile harb etmek de, küfr oJ-I naz demek zorunda kaldılar. Fekat hazret-i Alî ile harb edenler pyle değildi, dediler. (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerî-f fili ileri sürdüler. Hâlbuki bu hadîs-i şerîf, (Seninle harb, benimle lart»gibidir) demekdir. Çünki, Emîr hazretleri ile harb, ResûluJJah ^ harb olmadığı meydândadır. Bu hadîs-i şerîf, hazret-i Alî ile kerremallahü teâlâ vecheh” harb etmenin çirkin ve kötü olduğu-gösterir. Kâfir olmağı göstermiyor. Birbirlerine benzetilen iki icyin, her bakımdan birbirlerine benzemeleri lâzım gelmez. Nite-bu hadîs-i şerîfi, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” başla Sahâbîler için de, hattâ Eşlem ve Gıfâr kabîleleri için de söyle-aıişdir. Hâlbuki Onlarla muhârebe etmek, söz birliği ile küfr değil-
Hazret-i Osmânın kâtillerine kısâs yapılmasım istiyorlardı Kân 1er hazret-i Alînin “kerremallahü vecheh” etrâfında toplandıkla için, Onunla da harb edildi.
(Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerifi, (Sana düşmanlık bana düşmanlıkdır) demekdir. Deve ve Sıffîn vak’asında bulunanların, hazret-i Alîye düşman olmadıklan meydândadır. Düşmanlıkla harb etmediler. Müslimânlar arasına giren fesâdı kaldırmak ve kısâs vazîfesini yapdırmak istediler. Sonu harbe sürüklendi. İh-tiyârî işler, kasd ile, irâde ile yapılır. İşin iyi veyâ kötü olması bu irâdenin iyi veyâ kötü olmasına bağlıdır. Meselâ bir kimse, şu çanağı kıranı döverim dese, biri geçerken, ayağı kayıp kmisa bunu dövmesi uygun olmaz. Hazret-i Emûr ile “kerremallahü vecheh” harb edenlerin hâlleri de, bunun gibidir.
tours cappadocia yazdı ve sundu..