estambul tours ve islam savasları99
güzel bir gün daha biterken estambul tours diyorki Bir kimse İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri, vakitlerimi ibadet ile geçirmek isteyen birine, ahş-veriş bilgilerini yazıp verince: "Bu, tüccarlara lâzım olur" cevabmda, "yiyecek ve giyecek lâzım olmayan kimse var mı? Dinin ahş-veriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur", buyurdu.İmâm-ı Muhammed Şeybânî'ye, mütehassıs olduğu tasavvuf bilgisinde bir kitap yazmadığım sorduklarında, zühd ve takva, ancak, bütün işlerde dine uymakla, bâtıl, fâsıd ve mekruh sözleşmelerden sakınmakla elde edilebilir. Bunlar da, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Ahş-veriş ve başka sözleşmeleri yapacak kimsenin bunların sahih ve helâl olması şartlarım öğrenmesi lâzımdır. Bunun için, bu işlerin ilmihâlini öğrenmek her mükellefe farz-ı ayndır. Bu farzm yerine getirilmesi için, ahş-veriş kitabım yazdım
de takdir etmiş, ayırmıştır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belü olduğu gibi, her insanın bedeninin ve ruhunun rızıkları da bellidir. Rızık hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. estambul tours Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yemeden, bitirmeden ölmez. Bir kimse, Allahü teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helâl yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkma kavuşur. Bu rızık, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevap kazanır. Eğer, rızkım Allahü teâlâ'nm yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ay- ^ Satılan bir rılmış olan o belli rızka kavuşur. 1 şeyin kusurunu Fakat, bu rızık ona hayırsız, bere- gizlemek helâl ketsiz olur. Rızkma kavuşmak için i değildir kazandığı günahlar da, onu felâketlere sürükler.
Çocuklarını ve hele kızlarım, para kazanmak için çalışmaya, gönderenler çoğalmaktadır. Derslerinden, işlerinden geri kalmaması için onlara dinleri öğretilmiyor, Kuriân-ı kerîm okutulmuyor, çocuklar dinden, maneviyattan uzak yetiştiriliyor.
T^Jamaz karın doyurmuyor, kızlarm ev işlerini öğrenmesi, ekmek parası getirmiyor. Zamana uymazsak, dine bağlı kalarak, kızlarımızı okutmaz çahştırmazsak sürünürüz, aç kalırız" gibi çılgınca iddialar ortaya atılıyor.
Hâlbuki, Allahü teâlâ'nm emirlerine uygun olarak para kazanmaya çalışılırsa, yine aynı rızka, hem de kolayca, rahatça kavuşurlar. Anaları, babalan ve çocuklar hem sevap kazanır, hem de kazançlarmm haynnı görürler Dünyada ve ahirette mes'ut olurlar.
Vermekten hoşlanırlardı
İslâm büyükleri, ticarette, alış-verişte kendi menfaatlerini değil ihtiyaç sahiplerinin, fakirlerin »Menfaatlerini düşünürlerdi, buna göre davranırlardı.
Alimlerden birisi, tüccar idi. Vâsıt şehrinden, Basra'ya gıda gönderip satılmasını vekiline emretti. Basra'da ucuz olduğu için, vekili bir hafta bekleyip, pahalı sattı ve âlime müjde yazdı. Cevabında dedi ki, "Biz, az kâr ile çok sevap kazanmayı daha çok severiz. Fazla kazanmak için, dinimizi feda etmemeli idin. Çok büyük cinayet yapnuşsın. Bunu affettirmek için sermayeyi ve kârı hemen sadaka olarak dağıt!".
Dinimizde buna ihtikâr deniyor. İhtikâr, demek, insan ve hayvan gıda maddelerini piyasadan toplayıp, biriktirip, pahalandığı zaman satmaktır. Peygamberiırüz buyurdu ki, "Bir kimse gıda maddelerini alıp, pahalı olup da satmak için kırk gün saklarsa, hepsini fakirlere parasız dağıtsa, günahını ödeyemez". Yine buyurdu ki, "Bir kimse gıda maddelerini kırk gün saklarsa, Allahü teâlâ ona darılır. O, Allahü teâlâ'yı saymamış olur". Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, "Bir kimse, hariçten gıda maddesi satın alıp, şehre getirir ve piyasaya göre satarsa, sadaka vermiş gibi sevap kazanır veya köle azat etmiş gibi sevap kazanır".
İmâm-ı Ali buyuruyor ki: "Gıda maddelerini kırk gün saklayanın kalbi kararır." Kendisine, ihtikâr yapan birini haber verdiklerinde, emretti, sakladığı şeyleri yaktırdı. İhtikârın haram olması, Müslümanlara zararlı olduğu içindir. Çünkü, gıda maddeleri, insanların ve hayvanların yaşayabilmesi için lâzımdır. Satılınca, herkesin alması mü-bahtır. Bir kişi alıp saklayınca, başkaları alamaz. Sanki çeşme suyunu saklayıp, herkesi susuz bırakmaya benzer. Gıda maddelerini bu niyet ile satın almak günahtır.
Ticarette; aldatmak da aldanmak da caiz değildir. Alış-verişte kimseye zarar vermemeHdir. Zarar veren her iş, zulüm olur. Zulüm ise haramdır. Her Müslüman, ken-disine Vapümasmı istemediği bir şeyi,
İslâm büyükleri, bir şey satarken alıcıyı yanıltmaktajı, aldatmaktan çok korkarlardı. Bunun için, satılan malı, olduğundan aşırı methetmezlerdi. Çünkü, hem yalan söyle, miş, hem aldatmış, hem de zulmetmiş olur.
Hatta, doğru olsa bile, müşterinin bildiği şeyi söylemezlerdi. Çünkü, bu da faydasız söz olur. Kıyamet günü her sözden suâl olunacaktır. Beyhude söyleyenler, hiç özür bulamayacaktır.
Alış-verişte yemin de etmezlerdi. Yalan yere yemin etmek haramdır estambul tours Yani büyük günahtır. Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlâ'mn ismini söylemek saygısrzhk olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, "Alış-verişte vallahi böyledir, vallahi öyle değildir diye yemin edenlere ve sanat sahiplerinden, yarın gel, öbür gün gel diye sözünde durmayanlara yazıklar olsun!" Bir hadis-i şerifte de bu-yumldu ki: "Malını yemin ederek beğendiren kimseye kıyamet günü merhamet edilmeyecek, acmmayacaktır".
Yûnüs bin Abîd ipekli kumaş tüccarı idi. Mabm satarken hiç methetmezdi. Çırağı, bir gün, kumaşı gösterirken, müşterinin yanmda, "Ya Rabbî! Bu cennet kumaşm-dan bana da nasip et!" deyince. Yûnus, bu sözün kumaşı methetmek olacağını düşünerek, kumaşı kaldırıp sattırmadı.
Malm ayıbını, müşteriden gizlemezlerdi, hepsini, olduğu gibi gösterirlerdi. Çünkü, kusuru gizlemek, hıyanettir Zalim, asi olmaktır. Malın iyi tarafmı göstermek karanlıkta göstermek zulüm, hile olur.
Resûlullah Efendimiz, buğday satan birisinin buğdayına, mübarek parmaklarmı sokup, içinin yaş olduğunu görünce, "Bu nedir?" buyurdu. Yağmur ıslatmıştır deyince, "Niçin saklayıp göstermiyorsun? Hile
ve gizlemek haramdır. İmam-ı Ahmed ibni Hanbel'den, gizli yama yapmağı sordular. Kendi giymesi ve müşterinin giymek istemesi ile caiz olup, hile olarak yapmak, yani gizli yamayı, yeni diye satmak günahtır. Aldığı para haramdır, buyurdu.
"Satışta hıyanet bereketi giderir!"
İslâm büyükleri alış-verişte kusuru söylemede çok hassastılar: Önceki devirlerde birisi, üç yüz dirhem gümüşe bir deve satmıştı. Devenin ayağında arıza vardı. Eshab-1 kiramdan Vâsile bin Eska hazretleri orada idi. O anda dalgın idi. Devenin satıldığını anlayınca, alanın arkasından koşup, devenin ayağı arızalıdır dedi. Müşteri deveyi geri getirip, parasını aldı.
Satan kimse, satışımı niçin bozdun? deyince, Hazreti Vâsile dedi ki, Resûlullahtan işittim. Buyurdu ki, "Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helâl değildir. O kusuru bilip söylememek de, kimseye helâl değildir."
Hazreti Vâsile devamında buyurdu ki: Resûlullah bizden söz aldı ki, Müslümanlara nasihat edelim. Onlara merhamet edelim. Malın kusurunu saklamak, nasihat etmemek olur. Satıcıların, kusur saklamamaları çok güçtür. Büyük cihat demektir. Bu cihadı kazanmak için, mal alırken dikkat etmeli, kusurlu mal almamalıdır. Eğer kusurlu mal alırsa, müşteriye söylemeye niyet etmelidir. Eğer aldanırsa, ziyan etmiş olur. Başkasını da ziyana sokmamalı-dır. Kendisi, başkasına incinince, başkalarını da kendinden soğutmamalıdır. Şunu iyi bilmelidir ki, hile ile rızık artmaz. Belki, malın bereketi gider. Hile ile azar azar biriktirilen şeyler, ansızın gelen bir felâketle, birden bire giderek geride yalnız günahları kalır.
Nitekim bir sütçü, süte su katardı. Bir gün, ansızın sel
ım