tours estambul ve islam savasları73
ve sizlere bugün yazdıklarımızı yazan tours estambul diyorkiondan almak, kullanmak, yemek helâl olmaz. Başka mallan, mülkü kabul edilir. Onları verince almak haram ol-Bir kimse, helâl mülkü olan malından hediye verse, istenmeden verilen bu hediyeyi kabul etmek sünnettir. Ha-dis-i şerifte "Hediyeleşiniz, sevişiniz!" buyuruldu.Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki: Peygamberimiz Hazreti Ömer'e hediye gönderdi. Kabul etmedi. Geri göndermesinin sebebini sordu. "İnsan için hayırlı olan, kimseden bir şey almamaktır" buyurdunuz deyince, "İsteyip de almak için demiştim. İstemeden verilen şey, Allahü teâlâ'nm gönderdiği rızktır. Onu alımz!" buyurdu. Hazreti Ömer de, "Allahü teâlâ'ya yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden verileni alacağım" dedi. Hediye kabul etmek tevekküle mâni olmaz.
Hazreti Ali buyurdu ki. "Haramlardan çekinmek, akıllıların şanı, şereflilerin tabiatmdandır. Kanaat inşam zengin yapar, yerinde kullanılmayan zenginlik azdırır. Dünya aldatır, şehvet kandırır. Lezzet oyalar, nefsin arzulan alçaltır."
Dindar olabilmek helâl lokmaya bağlı İslâm büyüklerinin bir güzel ahlâkı da, helâl kazanç bulmaya çahşmak ve buldukları bu helâl kazancı da israf etmemekti. Selef-i salibin, helâl para kazanmaya, diğer mühim işleri tours estambul arasında öncelik tanırlardı. Çünkü onlar şüphesiz ahiret adamları idi. Haramla gıdalanandan ancak haram işlerin sadır olacağmı bilirlerdi. Şüpheli şeylerle gıdalanan bir kimseden de şüpheli işler! Hatta haramdan gıdalanmış bir kimse, Allah'a taat ve ibadette bulunmak istese, buna gücü yetmez.
Süfyân-ı Sevrî buyurdu ki: "Kişinin dindarlığı, ekme-dedir. Su zamanda sofralarında he-
Abdullah bin Abbas buyurdu ki: "Bir mümin için helalinden kazanmak, bir dağı diğer dağın yamna götürmekten daha güçtür!"
Haşan bin Ali hazretleri, adamm birinin: "Ey Allah'ım! Beni, tamamen saf olan helâl bir nzıkla rızıklandır!" diye dua ettiğini duymuş. Ona yaklaşarak demiş ki: "Ey kişi, Rabbinden, üzerine azap ve mes'uliyet terettüp etmeyen bir nzıkla rızıklandırmasını iste. Çünkü safi helâl n-zık, peygamberlerin rızkıdır. Salât-ü selâm onlarm üzerine olsun!"
İbrahim bin Ethem hazretleri ekseri akşama kadar çakşır, akşam ücretini verdikleri zaman, bir düşünür ve arkadaşlarına: "Patronun benden istediği işi bihakkm yerine getirmemiş olmaktan korkuyorum." derdi.
Süfyan-ı Sevrî hazretleri, çağırıldığı düğünlere gittiği zaman, beraberinde ekmek de götürür ve ondan yerdi. | Düğün sahibi ona: "Efendimiz, bizim ekmekten yemeyecek misiniz?" dediğinde, şu karşıhğı verirdi: "Siz, ekmeği- ; nizi nereden kazandığmızı bilirsiniz. Ben de ekmeğimi nereden kazandığımı bilirim. Herkes, nereden kazanıldığı kendince malûm olan şeyden yer!"
Şeyh Muhammed bin Annân da böyle idi. Bir düğün ziyafetine çağrıldığı zaman, beraberinde ekmek de götürür ve sofra kumlup çeşit çeşit yemekler ortaya konulduğu zaman o, kendi ekmeğini yerdi.
Adamın biri, Süfyan-ı Sevrî'ye: "Efendim, namazda birinci safda bulunmanın faziletini bize anlatır imsiniz?" demiş. O şu karşılığı vermiştir; "Kardeşim sen, ekm “ nereden kazanıyorsun, ona bak! Sen helalinden p h ı da, namazını hangi safta dilersen orada kıl. Bu hususta na bir güçlük yoktur!"
Hazreti Ömer ganimet malından bir parça miskj ne bırakmıştı. Bir gün eve gelince, ailesmm baş den misk kokusu duydu ve sordu. ıs
örnek Hâlleri
dum, elim koktu. Elimi baş örtüme sürdüm deyince, Haz-reti Ömer baş örtüsünü ahp iyice yıkadı, kokusu kalmayınca geri verdi. Bunun zararı yok idi. Lâkin Hazreti Ömer, âdet olmasmı önlemek istedi. Haram korkusu ile helâli terk ederek, müttakiler sevabına kavuşmak istedi. Müttakilerin vera'ıdır ki, haram ve şüpheli olmayıp, helâl olup, fakat şüpheli veya ki: "Bizler harama düşmek korkusu ile, helâllerin onda dokuzundan kaçındık".
Ali bin Mâbet buyurdu ki: Bir —— evde kiracı idim. Bir gün, birisine Kişinin
mektup yazmıştım. Mektubu duva- , dindarlığı, rm tozu ile kurutmak hatırıma geldi, w ekmeğinin Sonra dedim ki, bu duvar, benim i helâlliği malım değildir, kurutmamalıyım. j nispetindedır. Fakat, yine dedim ki, bu kadarcık şe- ^
yin zararı olmaz. Duvardan toprak alıp mürekkebi kuruttum. O gece rüyada, birisi dedi ki. "Duvar toprağının zararı olmaz diyenler, yarın kıyamet gününde anlarlar"
Zünnûn-i Mısri hazretlerini hapsetmişlerdi. Günlerce aç kalmıştı. Bir kadın, iplik parası ile hazırladığı yemekten gönderdi. Yemedi. Kadın işitince, üzüldü. Helâl para ile yaptığımı biliyorsun, niçin yemedin dedi. Evet yemek helâl idi. Fakat, zalimin tabağı içinde getirdiler buyurdu. Yemeği zindancıların tabağında getirmişlerdi.
Burada, fasıktan değil, zalimden kaçınma vardır. Vera sahabi olayım derken vesveseye de düşmemek lâzımdır. Meselâ; çamaşır yıkarken, su kullanırken, acaba temiz mi diye vesvese etmek, vera değildir. Sıddıklar, böyle vesvese yapmazdı. Her buldukları su ile abdest alırlardı. Elbisenin, suyun temizliğinde vesvese etmek, gösteriş yapmaya yaklaşır ve nefsin hoşuna gider. Hâlbuki, sıddıklarm ve-raı.. kaili
da biraz dolaş dedi. Gezmeye bir sebep yöremi Otuz senedir hesap ediyorum. Allah rızası için ol bir harekette bulunmadım dedi.
Bu büyükler, din için niyet etmedikçe hareket 1er. Yemeleri, ibadete lâzım olan aklı ve kuvveti buh niyetiyledir. Her sözleri, Allah içindir. Başka niyetle. ram bilirler.
Cahiller helâle, harama, dinin emirlerine gelince, şarlar. Resûlullah buyurdu ki, ^'İnsanlarttı en kötüsü, kc ler, çeşitli yemekler, renkli elbiseler içinde, boş oturup, h kese hoş gelen, lüzumsuz sözlerle vakit geçirenlerdir"